16 Kasım 2011 Çarşamba

Yeşiller Tarım Grubu Toplantısı


Yeşiller Partisi Tarım Çalışma Grubu Toplantısı


Gündem:

- Balıkçılık paneli

- Hayvancılık politikalarımız

- Üyelik ve çalışma grubu etkinliğinin arttırılması

- Tarım ÇG Yayını Mahsul' un dağıtım planlaması

- Olası aktivitelerin planlanması

* Katılım herkese açıktır.



Tarih: 21 Kasım 2011 Pazartesi

Saat: 18.00 – 20.00

Yer: Kadikoy Yesil Ev

Adres: Kusdili cad. 30 Agustos Sokagi No: 14B

Kadikoy – Istanbul

E-mail: yesillertarim@gmail.com

Web: http:// yesillerekotarim.blogspot.com,

15 Ağustos 2011 Pazartesi

Toplantı duyurusu


Gündem:

- Ekolojik tohum dağıtımı
- Yeşiller tarım politikaları için 2011-2012 çalışma takvimi oluşturulması ve yöntemler.

Tarih: 10 Eylül 2011 Cumartesi

Saat: 19.00 – 21.00

Yer:

Yeşil Ev,Adres: İstiklal caddesi Balo sokak 21/1
Beyoğlu - İstanbul

Katılım herkese açıktır.

13 Ağustos 2011 Cumartesi

Tarım Bakanlığı'nı kınıyoruz

BASIN BİLDİRİSİ


Basına ve kamuoyuna,


29 Temmuz 2011 tarihli Resmî Gazete'de “İthalat Rejimi Kararına Ek Karar” başlığıyla, canlı hayvan ithalatındaki vergi indiriminin Bakanlar Kurulu'nca kabul edildiği duyurulmuştur. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın hayvan ithalatındaki gümrük vergisi oranını yüzde 15'e ve et ithalatındaki referans fiyatı da 5 dolardan 3,5 dolara indirmesiyle Türkiye, yabancı ülkelerdeki hayvan ihracatçıları için bir cennet haline gelmiş durumdadır. 2010 yılında yüzde 135 olarak uygulanan hayvan ithalatındaki vergi oranının, şu günlerde yüzde 15'e indirildiğinin açıklanması ile yurtdışından Türkiye'ye ihraç edilen hayvan sayısının oldukça artması beklenmektedir.


Türkiye'ye kara ve deniz yoluyla başta Avustralya ve Uruguay olmak üzere birçok ülkeden büyükbaş ve küçükbaş hayvan ihraç edilmesi, birçok hayvan hakları ihlalini de beraberinde getirmiştir.Temmuz ayında, ithal hayvanlarla dolu gemiler Mersin Limanı'nda tam bir hafta, Bandırma Limanı'nda ise 4 gün boyunca denizde bekletilmiştir. Bekletilen gemilerde, hayvanlar alt alta üst üste, aç - susuz, hiçbir yaşamsal ihtiyaçları giderilmeden ve hiçbir güvenlik tedbiri alınmaksızın bulundurulmakta, bu kötü koşullardan yüzlerce hayvan, nakliyat sırasında yaralanmakta ve hayatını kaybetmektedir. Hayvanların gemilerden indirilişi sırasında da birçok hayvan, kötü muamele nedeniyle sakatlanmakta, limanlarda yine günlerce bekletilerek kamyonlara tıka basa yüklenip çiftliklere nakledilmektedir.


Türkiye, en çok gözettiğini iddia ettiği ve insanlarla birlikte yaşayan evcil hayvanlar için çıkardığı yasaları bile hayvanlar lehine hazırlamamakta ve hâlihazırdaki yetersiz kanunları da hayvanları korumak için yeterince uygulamamaktadır. Ülkemizde, hayvanlara yönelik, tecavüzden işkenceye kadar akla hayale sığmayacak hak ihlalleri yaşanmakta ve bu hak ihlallerinin önlenmesini sağlayacak tarzda tedbirler alınmaz iken "kasaplık" diye tabir edilen ve binlerce kilometre uzak ülkelere son derece kötü koşullarda taşınan hayvanlar için uygulanan vergi oranının düşürülmesi, doğuracağı sonuçlar açısından derneğimizi son derece endişelendirmektedir.


"Kasaplık" hayvanlar da tüm canlılar gibi birçok hakka sahiptir. Türkiye, taraf olduğu uluslararası bildirgeleri ve sözleşmeleri görmezden gelerek, bu hayvanların haklarını gözetecek hiçbir yasal düzenlemeye gitmemektedir. Yurtdışından gelen hayvan hakları örgütleri, son aylarda Türkiye'de ve dünyada bu konuda yaşanan hak ihlallerini gizli çekimlerle belgelemiş, ancak vergi indirimi kararı alan bakanlık yetkilileri bu hak ihlallerini giderecek herhangi bir önlem almaya halen yanaşmamaktadır.


İnsan gıdası olarak tüketime sunulan hayvanlar, bugün doğa ve insanlar gibi endüstriyel kapitalizmin kurbanı haline gelmiştir. Endüstriyel kapitalizmle geleneksel yetiştiricilik, devletlerin politikalarıyla büyük ölçüde azaltılmış, bunun yerine fabrika mantığıyla işleyen entegre tesisler kurulmuştur. Hayvanların tabiatına aykırı, kâra ve sömürüye dayalı bir yetiştirme tarzı günümüzde uygulanmaktadır. Sömürüye dayalı bu sektör, hayvanlara canlı olarak yaklaşılmasını tamamen ortadan kaldırmış ve hayvanları bu kanlı ticaretin nesnesi haline dönüştürmüştür. Tamamen ticarî kaygılar düşünülerek sömürülen hayvanlar, hareket dahi edemeyecekleri yerlere kapatılmakta, işletmelerde rutin olarak şiddete maruz bırakılmakta, kısacası doğumlarından ölümlerine kadar birçok yaşamsal ihtiyaçtan uzak, yaşamlarının her anını acı ve korku ile geçirmektedir. Yaşarken bir canlı olarak değil, sadece "ticarî meta" olarak görülen hayvanlar öldürülürken de acı dolu bir süreçten geçmektedir.


Endüstriyel kapitalizmin her gün milyonlarca hayvanı öldürdüğü dünyada, artık devletler ülkelerindeki hayvan yetersizliğinden, hayvan ithalatına girişmiş, büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar, binlerce kilometre ötedeki mesafelerden akıl almaz koşullarda taşınarak Türkiye’ye ve birçok ülkeye ihraç edilmektedir. İnsan da dahil olmak üzere herkesin ve her şeyin "tüketilebilirlik" üzerinden tanımlandığı çağımızda yaratılan entegre hayvan üretim çiftliklerinde ve mezbahalarda hayvanlara uygulanan zulüm, bugün tam anlamıyla doruk noktasına ulaşmış durumdadır. Canlı hayvan taşımacılığı sektörü de bu zulmün sadece bir ayağıdır.


Birçok ülkede yasalarla güvence altına alınan hayvan refahı, hayvanlar için değil, ticarî kaygılar ve insan menfaatleri gözetilerek uygulanıyor olsa da yaşamları insan eliyle sınırlanan ve sonlandırılan hayvanlar için büyük önem taşımaktadır. Evrensel Hayvan Hakları Beyannamesi'ne imza atan Türkiye ve diğer tüm devletler, bu zulmün yaşandığı yerleri denetlemek ve hak ihlallerini önlemek zorundadır. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, indirmiş olduğu vergi oranı ve referans fiyatla, bu zulme ortak olmaktadır, hatta bu zulmün daha yoğun bir şekilde uygulanmasına yol açan bir aktör haline gelmiştir.


Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Nihat Pakdil, Avustralya Büyükelçisi'nin, "canlı hayvan ticaretinin Avustralya için önemli bir politik sorun haline geldiğini" belirttiği bakanlık ziyareti sırasında, her ne kadar Türkiye'deki hayvan refahı koşullarının Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü (OIE) standartlarının üzerinde olduğunu iddia etse de gerek tesis ve mezbaha ziyaretlerimiz, gerekse basından öğrendiğimiz haberler bunun tam tersini söylemektedir.


T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nı hayvan hakları ihlallerini arttıracak olan vergi indirimi kararından ötürü kınıyoruz. Bakanlığı ivedi olarak canlı hayvan ithalatına son vererek bu zulme ortak olmaktan vazgeçmeye ve yalnızca ithal edilen hayvanların değil, bu ülkede içler acısı koşullarda yaşamaya mahkûm edilen ve hunharca öldürülen tüm "kasaplık" hayvanların haklarını gözetmeye, yani sorumluluğunu yerine getirmeye ve başta Avustralya hükûmetini ve diğer hayvan ihraç eden devletleri de bir an önce canlı hayvan ihracatını yasaklamaya çağırıyoruz.


İster bu coğrafyada olsun isterse farklı coğrafyalarda olsun, doğanın, hayvanların ve insanların her türlü şekilde sömürülmesine karşıyız. Türkiye'de ve tüm dünyada yaşanan hak ihlallerinin, insan - hayvan ayrımı yapmaksızın takipçisi olduğumuzu ve canlı hayvan ithalatı sürecini yakından izlediğimizi ilgili makamlara ve kamuoyuna duyururuz.
Yeryüzüne Özgürlük Derneği


Destekleyen Kurumlar:


- Akkuyu Nükleer Karşıtı Kolektifi
- Animal Active, Avustralya
- Animal Liberation Victoria, ALV - Avustralya
- Barınak Gönüllüleri ve Hayvanlara Yaşam Hakkı Derneği - BGD
- Buca Engelliler Derneği
- Compassion in Australia, Avustralya
- Compassion in World Farming, CIWF - İngiltere
- Demokrat Eğitimciler Sendikası - DES
- Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği - HYHKD
- İnsan Hakları Derneği Elazığ Şubesi
- İnsan Hakları Derneği Urfa Şubesi
- İşkence ve Şiddet Mağdurları için Sosyal Hizmet Rehabilitasyon ve Adaptasyon Merkezi Derneği - SOHRAM-DER
- İzler Derneği
- Kadın Dayanışma Vakfı
- Karadeniz Yazarlar Birliği
- Lambdaistanbul Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti, Transseksüel Dayanışma Derneği
- Live Export Shame, LES - Avustralya
- Mersin Arkeo-Sev Proje Girişimi
- Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi Derneği
- Tüketici Hakları Derneği Muğla Şubesi
- Tüketiciyi Koruma Derneği - TÜKODER
- Türkiye Hayvanları Koruma Derneği - THKD Genel Merkezi ve Şubeleri
- Yaşam Hakkı İnisiyatifi
- Yaşamevi Kadın Dayanışma Derneği
- Yeşiller Partisi Tarım Çalışma Grubu
- Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyal Sorumluluk Kulübü

1 Haziran 2011 Çarşamba

Yesiller Partisi Tarım Çalışma Grubu Toplantısı

Tarih: 10 Haziran 2011 Cuma

Saat: 19.00 – 21.00

Yer: Kadikoy Yesil Ev

Adres: Kusdili cad. 30 Agustos Sokagi No: 14B Kadikoy – Istanbul

E-mail: yesillertarim@gmail.com

Web: http:// yesillerekotarim.blogspot.com, www.yesiller.org


Gündem:

- Ekolojik tohum dağıtımı

- Yesiller kampina hazırlık

- Misir cipslerinde GDO (Genetigi Degistirilmis Organizmalar)

- Tarim politikaları

- Koylu vergilendirmesi

- İklim Degisikligi Eylem Planı

* Katılım herkese açıktır.

2 Şubat 2011 Çarşamba

Hayatımıza Müdahale:Biyogüvenik Yasa Tasarısı

İnsan sağlığını, ekolojik den-geyi ve tarımı tehdit eden Genetiği Değiştirilmiş Orga-nizmaların (GDO) Türkiye’de üretimine ve tüketimine izin verilmesi gündemde. 1998 yılından bu yana, her yıl, milyonlarca ton genetiği değiştirilmiş mısır, soya ve pamuk hiçbir engelle karşı-laşmaksızın ülkemize giriyor. Bunların işlenmesiyle oluştu-rulan 700’den fazla gıda maddesi, tüketici sofrasına ulaşıyor. Yıllardır tartışılan Biyogüvenlik Yasası, GDO’lara izin verecek şekilde düzenleniyor.. Toplumdan sır gibi saklanan Yasa Tasarısı taslağı Başbakanlığa sunuldu. Hükümet Sözcüsü, Cemil Çiçek, 1 Haziran 2009 tarihinde yap-tığı açıklamada şunları söyledi: “Kanunun yürürlüğe girmesiyle genetiği değiştirilmiş bitkilerin üretimine izin verilmesinin önü açılacak. Kanunla konulan değişik seviyelerdeki bilimsel eleklerden geçen ve sosyoekonomik değerlendir-mede yeterli bulunan genetiği değiştirilmiş bitkiler ancak üretim hakkını elde edebilecektir. Genetiği değiştirilmiş bitkilerin izinsiz kullanımı, biyolojik çeşitlilik merkezleri ve organik tarım yapılan alanlara yakın üretimlerle bebek mamaları ve küçük çocuk besinlerinde özel amaçla geliştirilenler hariç kul-lanımı yasaklanmıştır.”Çevreciler, bilim insanları, çiftçiler, tüketiciler yaptıkları açıklamalarla GDO’lara izin verecek bir düzenlemenin kabul edilemez olduğunu güçlü bir şekilde vurguladılar.
Biz Yeşiller Partisi olarak sadece GDO değil, laboratuvara girmiş ve genetik mühendisliği müdahalesine uğramış; bu bağlamda ışınlanmış, genetiği değiştirilmiş veya hibritleştirilmiş tüm tohumlara ve bu tohumlardan üretilen mahsullere ve bu mahsullerden türetilen gıda ve gıda katkı maddelerine karşıyız. Bizler klasik yöntemlerle ıslah edil-miş veya edilmemiş tohumlar kullanarak üretim yapan tarımsal üreticinin desteklenmesini savunuyor ve tohumumuzun laboratuvara girmesine karşı çıkıyoruz. Yeşiller Tarım Çalışma Grubu olarak bu alanda çalışan sivil toplum örgütleri ve yurttaşların katılımıyla gelişmeleri yakından takip edip, Biyogüvenlik Yasası'nın top-lum ve çevre sağlığının gözetecek şekilde çıkartılmasını savunmaya devam edeceğiz.
Bu yazı Yeşiller Tarım Çalışma Grubunun bülteni Mahsul'un Ağustos 2009 sayısında yayınlanmıştır.

Kesilen İnek ve Yavrusundan Af Diliyoruz

Yeşiller Partisi Tarım Çalışma Grubu tarafından Bursam Et Entegre Tesisleri’ nde Yapılan Vahşete ilişkin yapılan açıklamada, “kendinden farklı canlıların değerini bu derece yok sayan insanlığın artık geri dönülemez derecede canileştiği” belirtildi. Açıklamada, konu ile ilgili yapılan girişimler sonucu bu cinayetin sorumlularının sadece cüzi miktar para cezası alacak olmalarının, yasaların hayvan haklarını hiçe sayan ve cinayete izin veren doğa düşmanı yapısından kaynaklandığına dikkat çekilerek inek ve yavrusundan af dilendi. Yeşiller Partisi Tarım Çalışma Grubu’ nun açıklamasında şu görüşlere yer verildi: Yeşiller olarak biz, insan türünün gezegeni başka canlılar ile paylaştığından hareketle insanın bu dünyanın efendisi değil, diğerleri arasında bir tür olduğunu kabul ediyoruz. İnsanlara tanınan tüm haklardan (ahlaki ve hukuki olarak) hayvanların da yararlanmasını olağan görüyor ve bunun bir hak olmaktan öte bir gereklilik olduğunu düşünüyoruz. İnsanların kendi yasam alanlarını gezegeni paylaştığı komsuları aleyhine genişletmesini, onların hayat alanlarını işgal etmesini ve dünyayı birlikte paylaştığı ortaklarına karşı zulmetmesine kati bir biçimde karsı çıkıyoruz. İnsan ile hayvan arasındaki eşitsiz ilişkinin evcilleştirme ile başladığını düşünüyor ve ekolojik bir toplumun kurulmasını hedeflediğimiz gelecekte hayvanların insanlara bağımlı bir biçimde yasamalarına son verecek bir ahlak anlayışını oluşup gelişmesi için çaba gösteriyoruz. İnsan türü uygarlığın başından beridir her tür hayvanı insandan daha aşağı görerek kabul edilmez bir zalimliği uygulamakta ve kanıksamaktadır. Zalimce barındırma koşulları, hayvanların doğal ortamlarından koparılıp hapsedilmeleri, avlanmaları, sömürülmeleri, öldürülmeleri, işkence edilmeleri yolu ile iflah olmaz bir vahamet artarak devam etmektedir. Bu bağlamda son günlerde internete ortamında videosunu izleyerek tanık olduğumuz, gebeliğinin sonlarına gelmiş bir ineğin işkence ile asılıp öldürülmesi ardından karnının yarılıp canlı yavrusunun katledilmesi ve çöpe atılmasını gösteren bir videoyu dehşet içinde izledik. Yeşiller olarak tüm insanlık adına bu anadan ve dünyaya hoş geldin diyemediğimiz yavrusundan geç ve artık nafile de olsa affımızı diliyor ve bu konuda gerekli önlemlerin, denetimlerin yapılması adına Yeşiller Partisi olarak konunun takipçisi olacağımızı belirtiyor; bütün hayvan hakları dernek ve kuruluşlarının bu sürece dâhil olmalarını istiyor, bu vahşeti şiddetle kınıyoruz

Yeşiller Tarım Çalışma Grubu Ekolojik Tarım Eğitim Gezisi Düzenledi


Yeşiller Partisi Tarım Çalışma Grubu 23 Ağustos 2009 Pazar günü İstanbul Ömerli Cumhuriyet Köyü’ ndeki bir ekolojik tarım çiftliğinde ekolojik tarım eğitimi verdi. Tüm katılımcıların hem eğlenip hem öğrendiği eğitimde ekolojik tarımın desteklenmesi konusunda faaliyet kararları da alındı. 12 kişinin aktif olarak katıldığı eğitim gezisi için bir minibüs sabah saat 09.00’ da Taksim AKM, 09.40’ da Kadıköy Haldun Taner sahnesi önünden katılımcıları alarak hareket etti.
İlk çayların içildiği sırada Buğday Derneği Genel Başkanı Viktor Ananias derneğin çalışmalarını, çiftliğin geçmişini ve ekolojik tarım konusundaki son gelişmeleri anlattı. Ardından Ziraat Yüksek Mühendisi Hakan Ozan Erzincanlı Ekolojik Tarımı anlattı. Tamamen Organik bir menemenin el birliği ile yapılmasının ardından çiftlik baştan sona gezildi ve sorumlu üretici Halit Bey burada yapılan çalışmaları ve deneyimlerini aktardı.

Son olarak Aytaç Timur Ekolojik Tarımda eğilimleri anlattı. Karşılıklı soru cevaplarla zenginleşen eğitimde tüm katılımcılar saat 18.00’ da minibüse binerek geri dönerlerken yüzlerinde memnun bir tebessüm vardı. Haber-Yeşiller Tarım Çalışma Grubu

Laboratuara girmiş tohum istemiyoruz

Yeşiller Partisi Tarım Çalışma Grubu, ilk basın açıklamasını Genetiği Değiştirilmiş Gıdalar ve Biyogüvenlik konusunda yaptı. 22 Ağustos Cumartesi 2009 günü saat 11'de Şişli %100 Ekolojik Pazar'da gerçekleştirilen açıklamayı aşağıda bulabilirsiniz. Genetiği Değiştirilmiş Gıdalar ve Biyogüvenlik Basın Açıklaması Önce planlı olarak Türk çiftçisi ucuz fiyata GDO’ lu (GENETİĞİ İLE OYANANARAK YAPISI DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR ) tohumlarla tanıştırıldı, yüksek verim sağlıyor denildi. Bu tohumların DOĞAL BİR SÜRECİN ürünü olmadığı, laboratuvar ortamında, biyoteknolojik müdahalelerle üretilmiş, ikinci sene mahsul vermeyen kısır tohumlar oldukları ve çiftçinin her sene tohum almak sureti ile ULUSLAR ARASI TOHUM ŞİRKETLERİNE bağımlı olacağı ANLATILMADI… Bu kısır ve genetiği ile oynanmış tohumların kaçınılmaz olarak rüzgâr ve diğer etmenler aracılığı ile çevredeki doğal tohumlara bulaşarak verimli Anadolu topraklarında doğal tohum bırakmayacağı da anlatılmadı, NE TESADÜFTÜR Kİ, genetiği laboratuvar ortamında değiştirilmiş tohumlardan üretilen mahsul ve bu mahsullerden üretilen gıda ve gıda katkı maddelerinin insan sağlığına yönelik ÖN GÖRÜLEMEZ ciddi riskler taşıdığı da ANLATILMIYOR! !!! Akrep, domuz, balık geni içeren transgenik sebzelere mahkûm edilmek isteniyoruz, sonu belli olmayan bir yolculuğa çıkarılmak isteniyoruz. Derler ki, “Biz ne yiyorsak O’yuz”, peki BİZ NE YİYORUZ? Gerçek su ki, NE YEDIGIMIZI BİLMİYORUZ. Çünkü ülkemizde GDO’ lu ürünleri etiketleme mecburiyeti bulunmaması sonucu bunları tespit etme ve kaçınma lüksümüz yok!!! Üzerine bir etiket yapıştırma ihtiyacı dahi duyulmadan ne yediğimizi bilmeden yasamaya, ne olacağımızı bilmemeye mahkum edilmeye isyan ediyoruz !!! Hem üreticiyi hem de tüketiciyi mağdur eden, çiftçiyi bağımlılığa, tüketiciyi ön görülemeyen ve birkaç nesile kadar etkileri yayılabilecek sağlık risklerine, topraklarımızı kirliliğe ve ölüme, bitki çeşitliliğimizi yok olmaya, yabani tohumlarımızı genetik yapılarının bozulmasına ve kısırlaşmaya mahkum eden ve bu topraklardan nasibini alan tüm diğer canlı türlerinin yaşamını ve tüm ekosistemimi yok etmeye programlı bu SISTEME; laboratuvar ürünü genetiği değiştirilmiş tohumlarla bir ülkenin tüm geleceğinin topyekun YOK EDILMESINE, BAGIMLI KILINMASINA HAYIR diyoruz !!! BAŞIMIZDAKİ BELA büyüktür. Bu, ÇOK ULUSLU ŞİRKETLERİN, GENETİK ZENGİNLİĞE VE KENDİNE YETME POTANSİYELİNE SAHİP OLAN ÜLKELERİN CAN DAMARINI; TOHUMUNU KURUTMAK ESASINA DAYALI -GELMİŞ GEÇMİŞ EN BUYUK SÖMÜRGELEŞTİRME- PLANIDIR. PROGRAMLI OLARAK HAYATA GEÇİRİLEN VE DAYATILAN GDO PLANI, BİZE AİT OLANI DEĞİŞTİRMEK, ÖNCE TOHUMUMUZU, SONRA BEDENİMİZİ VE NİHAYET RUHUMUZU BAŞKALAŞTIRMA VE BAĞIMLI KILMA PLANIDIR. UYANALIM !!! Hükümetin 10 yılı aşkın süredir sürüncemede bıraktığı Biyogüvenlik Yasa Tasarısı’nı, GDO’ lara izin verecek şekilde düzenlediğine dair şüphelerimiz, yasa taslağının kamuoyuyla henüz paylaşılmaması nedeniyle artıyor. Bir kez daha soyluyoruz, biyogüvenlik yasası -bu ülkenin insaninin- menfaatleri temel alarak oluşturulmalıdır. Bu da yasanın mutlak şekilde, GDO’ ların ülkeye girişinin ve ülkede ekiminin nasıl önleneceğinin belirlenmesi esaslarına dayalı olmalıdır. AKP hükümetine sesleniyoruz, bu millet GDO’ lu mahsulleri ve bu mahsullerden türetilen gıda ve gıda katkı maddelerini tüketmek istemiyor ve yapılan araştırmalar da ülkemizde % 90’ lara varan kesimin GDO tüketmek istemediğini açıkça ortaya koymuştur !!! YEŞİLLER olarak tüketicimizin ve çiftçimizin her gün artan şikâyet, endişe ve istekleri doğrultusunda, ülkemizde sadece doğal tohumlar ve geleneksel yontemlerle ıslah edilmiş tohumlar kullanılmak suretiyle üretim yapan tarımsal üreticinin desteklenmesini istiyor ve tohumumuzun laboratuvara girmesini şiddetle reddediyoruz. Tarımın organikleştirilmesi için çalışıyor ve bu süreçte de iyi tarım uygulamalarını destekliyoruz. Bugün burada, Şişli % 100 Ekolojik Pazar’da, toplumun tüm kesimleri için ekolojik tarımı mümkün kılan üreticiler, tüketiciler ve sivil toplum kuruluşları ile bir aradayız. Yeşiller Tarım Çalışma Grubu olarak Biyogüvenlik Yasası'nın halk ve çevre sağlığını gözetecek şekilde çıkartılması için toplumun tüm duyarlı kesimleri ile beraber çalışmaya devam edeceğimizi kamuoyuna duyuruyoruz. Kendi nesillerimizin sağlığı ve geleceği için tabiat ananın doğal tohumlarına sahip çıkmaya zorunlu olduğumuzu hatırlatmayı misyon biliyoruz, laboratuvar urunu genetiği değiştirilmiş kısır tohumlara ve kısır bir geleceğe hayır !!!!! Laboratuvara girmiş tohum istemiyoruz !!! Yeşiller Partisi Tarım Çalışma Grubu

Basın Açıklaması Daveti


Hükümet sessiz sedasız genetiği ile oynanmış gıdaların önünü açacak biyogüvenlik yasasını meclisten geçirirken…
Bazı büyük firmalar hem üretici hem de tüketiciyi uyutarak güneşin altındaki her şeyi patentlerken…
Haberimiz bile olmadan yediğimiz gıdaların ve tohumların genetiği değiştirilip, ışınlanıp, hibritleştirilirken…
Yeşiller, insan ve çevre sağlığına sahip çıkıyor.
Yeşiller Partisi Tarım Çalışma Grubu "GDO'lar ve Biyogüvenlik" hakkında 22 Ağustos 2010 Cumartesi günü saat 11'de Şişli Ekolojik Pazar'da bir basın açıklaması yapıyor .
Sen de gel, geleceğine ve dünyaya sahip çık.
Tarih: Cumartesi 22 Agustos 2009
Saat: 11.00
Yer: Şişli Feriköy Ekolojik Halk Pazarı Adres: Bomonti Cad. Lala Şahin Sk.
(Tekel'in eski bira fabrikasının alt sokağı, otoparkın altı) Şişli-İstanbul
İletişim: 0 212 244 77 80 veya yesillertarim@gmail.com